Efendime köle günlüğüme yazarken sting-desert rose adlı eseri dinlemekteyim. Bu eseri hep sevmişimdir.
‘Yağmuru hayal ediyorum,
çöl kumlarında bahçeleri hayal ediyorum.acılar içince uyanıyorum,
zaman ellerimden akıp giderken, aşkı hayal ediyorum.ateşi hayal ediyorum,
bu hayaller asla yorulmayan bir atın boynunda asılı duruyor alevler içinde,
onun gölgeleri bir erkeğin arzuladığı şekilde dans ediyor.bir çöl gulu,
onun her bir maskesi, gizli bir sözdür.bu çöl çiçeği,
hiçbir hoş koku bana bundan daha fazla işkence etmemiştio ki benim bütün hayallerimin mantığımın içinde hareket ediyor
bu ateÅŸ alevleniyor,
hiç bir ÅŸeyin göründüğü gibi olmadığını fark ediyorum….. ! ’
Efendim ilmek ilmek içime işlendiğini hissediyorum. Nasıl bir şey bu? Belki de bugüne kadar hep içimde bastırdığım duyguların bir anda ortaya çıkmasından dolayı kaynaklanan bir şey. Sanki hep bunu arzu etmişim ve fırsatını verdiğim an bundan faydalanmaya başlıyor.
Ruhumu serbest bırakma arzusu yükseklerde, bir gün oradan düşerim ve rüyadan uyanır gibi uyanırım diye korkuyorum.
Bu satırları yazarken bile, çok mu acele ediyorum diye düşünmüyor da değilim. Belki acele ediyorum, belki saçma geliyor, bu kadar çabuk bu hislere kapılmak inandırıcı gelmiyor da olabilir. Umurumda değil. Efendim ‘çok fazla düşünmen, hoşuma gitmiyor’ demişti ve bunu ciddiye alıyorum, verilen emir gibi tekrar ediyorum kendime.
‘Çok fazla düşünme, yaşa !’
Hislerimden dolayı utanmıyorum, evet çok çabuk farkındayım bunun ama ne değişecek ki? Şuan bunları hissediyorum ve yaşıyorum, kötü bir şey değil ki bir erkeğe hayran olmak, onu arzulamak, ona itaat etmek. Kime zararı var ki? Ben buyum ve bu hislerimden utanmıyorum.
İlginç tarafı ise, Efendimin yüzünü dahi görmedim, ismini dahi bilmiyorum 🙂 Olsun, Efendimin yüzü hislerimi değiştirmeyecek, ismi arzularımı körüklemeyecek. Ben ona hayranım, hem de çok öncelerden beri. Ne yüzü, nede ismi bunu değiştirmeyecek.
Önceleri yaptığı iÅŸlerine hayrandım, ÅŸimdi ise gün geçtikçe duruÅŸuna, konuÅŸmasındaki o tatlı aksanına, bilgisine, esprilerine, ufak ÅŸakalarına, gizemliliÄŸine, duygulu olduÄŸu anlarına, içinde barındırdığı karanlığına, kendini özletmelerine, o kadar iÅŸin arasında bir cümlesi ile beni mutlu ediÅŸine hayranım…
Bu sabahki sınırlı davranışlarımı bağışlayın lütfen Efendim. Size mailimin gitmediğini düşündüm. Çünkü size yazmış olduğum yazıların benim için çok önemi var ve o an nasıl aklımdan geçiyorsa onları yazıyorum. Yazmadan önce saatlerce düşünmüyorum veya bir hazırlık yapmıyorum. O an ruhumda ne hissediyorsam yazıyorum. Bu yüzden sinirlendim ve sınırımı belli ettim, farkındayım. En güzel yanı da sizin vermiş olduğunuz tepki 🙂 ‘Sen merak etme, bu sefer mail sistemini falakaya çekeriz. Kafana taktığın şeye bak.’ Bu cümleniz üzerinde sayfalar yazsam az gelir. Öncelikle bana inanmanız, beni düşünüp de kafama takmamı söylemeniz, size yakışan ‘falaka’ esprinizle sinirlerimi yatıştırmaya çalışmanız. Her cümleniz, her kelimeniz her satırınız, her heceniz size özel ve sizin duruşunuzu, yaşam felsefesini yansıtıyor.
Ve ardından, falaka esprileriniz aldı götürdü beni :)) Falakanın sinirlere karşıda ilaç olduğunu bilmiyordum, bunu bugün öğrenmiş oldum. Nasılda konu bir anda eğlenceli sohbete dönüştü.
Yarın görüşmek dileği ile Efendim.
Saygılarımla ve en içten hislerimle
köleniz Aşeyra
Yazıyı paylaş "Falakanın sinirlere karşıda ilaç olduğunu bilmiyordum"
AÅŸeyra
Aşeyra'nın Yeni Yazıları (Hepsini Göster)
- AÅŸeyra’nın DoÄŸuÅŸu - 2 Eylül 2016
- Kendimi Falakada Hayal Ettim - 10 Temmuz 2016
- Kıskanmak ve Kıskançlık - 16 Nisan 2016
Bir Cevap Yazın